بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Bismillahirrahmanirrahim......
Gökçeada'yla tanışmamız Birsen yengem sayesine oldu sağ olsun o ailemize girdikten sonra fırsat buldukça yaz tatillerinde gider olduk bu cennet adaya.
Çanakkale ilimizin bir ilçesi ve enleri çok olan bir yer, sınırlarımızın en batısı yani buradan sonra toprağımız yok, Türkiye'nin en büyük adası halen 9000 vatandaşımız yaşamakta dokuz adet de köy mevcut, beş adet köyde halen Rum vatandaşlarımız yaşamakta bu adada Rumlar ve Türkler hoşgörü halinde dostça bir hayat sürmekte. Bu adada bulunan Dereköy Türkiye'nin en büyük köyü 1950 senesinde 2000 hane bulunmaktaymış bugün ise 150 haneye kadar düşmüş.
Ülkemizde güneşin en son battığı yerdir...
GÖKÇEADAYA NE ZAMAN VE NASIL GİDİLİR...
Gökçeada deniz sezonu ortalama iki ay kadar sürüyor adaya gitmek için Temmuz ve Ağustos ayları ideal. Arabalı gitmeyi öneririm çünkü ada çok büyük ve bakir koyları mevcut arabanızın bagajına şemsiyenizi atıp adanın uygun gördüğünüz her yerinden denize girmeniz mümkün.
BEŞ GÜNLÜK TADI DAMAĞIMIZDA KALAN TATİLİMİZ...
Tatilimiz doğduğundan beri neredeyse her sene tatili birlikte yaptığımız oğlumun kuzeni, kardeşi mavişimiz umut'umuzla beraber bu senede Reyhan dedemizin evine misafir gidiyoruz. Biz İstanbul'da yaşadığımız için arabayla ortalama 4,5 saat kadar süren yolculuktan sonra Kabatepe limanına ulaşıyoruz.
KABATEPE LİMANI
Bu sene internetten feribot biletleri alındığı için bizim gibi bileti almayanlar uzun kuyruklar beklemek zorunda kaldı ortalama dört saat kadar feribot bekledik .
Bizim oğlanlar deniz için yanıp tutuşuyor o kadar süre nasıl beklesinler limandaki cafe de bir şeyler içtikten sonra limanın hemen yanında Kabatepe orman parkı yazısını fark ettik biraz daha ilerleyince gördük ki bir tarafı orman bir tarafı deniz plajı olan çok güzel bir tesis bagajlardan çocukların deniz kıyafetlerini aldığımız gibi oğlanlar nihayet denize kavuştu, birkaç saat orada oyalandıktan sonra yaklaşan feribotu görmemizle deniz sefaları son buldu ve arabamıza döndük ve zar zor feribota bindik bizden sonra bir araba daha alabildi feribot oradan da bir saat on beş dakika kadar süren feribot yolculuğundan sonra Kuzu limanından karaya basıyoruz.
KUZU LİMANI
Feribottan adaya baktığımda sadece kurak kayalıklar görülüyor siz bu görüntüye bakıp ön yargılı davranmayın çünkü bu sadece adanın kabuğu bir meyve düşünün dışına bakıp içindeki lezzeti bilmek imkansızdır adanın da içine girdikçe bu cenneti keşfedeceksiniz.
Kuzu limanında fazla bir şey yok dediğim gibi sadece güzel bir plajı var havanın çok rüzgarlı olduğu bir gün geldik dalgalar adeta dövüyordu insanı feribot geldikçe de ekstra bir dalgalanma oluyordu ama bizim Yusuf'un o kadar hoşuna gitti ki dalgalarla boğuşmak, akşam olduğunda yorgunluktan erkenden uyuyu verdi.
GÖKÇE ADA MERKEZ ( Panaghia)
Adanında önceki adı olan İmroz rüzgarlı demek rüzgardan ve yüzlerce yıl önce insanlar korsanlardan korunmak için adanın yedi kilometre kadar içine yerleşim kurmuşlar , bizim misafir olacağımız yerde adanın merkezinde burada Belediye,bankalar, alışveriş yerleri mevcut. Benim adaya ilk gitmem yirmi sene kadar önceydi bu yirmi yılda çok şey değişti tabi ada da değişmiş eskiden her şey bulunmuyordu ada da bulunsa bile çok pahalı oluyordu şimdi merkezde bir sürü alışveriş yapabileceğimiz market kasap bulunuyor bu sevindirici tabi. Ben adanın her yerine gitmişimdir ama yazımda sadece bu sefer ki ziyaretim de gittiğim yerleri paylaşacağım sizlerle. Gökçe adanın merkezi pek büyük değil bir akşam da geziyorsunuz tabi gün içine bizim gibi yorulursanız bu zor oluyor..
Adanın merkezinde organik ve hediyelik ürünler alacağınız dükkanlar var size tavsiyem adaya gelmişken bal, kekik, zeytinyağı almanız. Özellikle balları çok güzel bizde her sene balımızı Eşelek köyünde ki arıcılardan temin ediyoruz...
Meydanda ki pastanelerden adanın karadudu ve keçi sütüyle yapılmış leziz dondurmalar dan yemek mümkün.
Ayrıca meydandan adadaki Rum kardeşlerimizin önemli bayramlarda yaptığı bedemli kurabiyelerden almak da mümkün. Bir Türk pastanecinin rum arkadaşı Madam Efi 'den aldığı tarifle bu geleneksel kurabiyeyi yapmaya başladığı ve arkadaşının ismine ithafen EfiBadem kurabiyesi adıyla satışa sunmaktadır.
Ayrıca pazar günleri adanın hemen merkezinde sayılacak düzenli bir pazarı var buradan da sebze ve meyvelerden alabilirsiniz.
AYDINCIK KOYU (Kefalos)
Bir görseniz nasıl güzel altın gibi kumuyla adeta dev bir havuz çocuklar için güvenli, suyu içesiniz geliyor o kadar temiz bir karış kadar suda bile balıklar yüzüyor deniz sevmeyen Yusuf bile denizin anlamına burada vardı bence Gökçeadanın denizini görmeyen asla deniz gördüm demesin o kadar da iddalıyım.
Aydıncık koyu ortalama 2,5 km plaja sahip ve burada Konaklamalı bir sörf eğitim tesisi bulunuyor.
Bizim bildiğimiz sörf denince akla Alaçatı geliyor ama buranın dalga olmadan rüzgar olanağı olması artı olarak gösteriliyor ve uluslar arası mavi bayraklı bir plaj.
TUZ GÖLÜ
Hemen Aydıncık plajının yanında tuz gölü bulunuyor ada sakinlerinin ve özellikle serbest gezen koyunların ve keçilerin tuz ihtiyacını karşılayan göç mevsimlerinde flamingolar başta olmak üzere pelikan, yaban ördeği ve kaz gibi göçmen kuşlarında uğrak yeri olan tuz gölünün şifalı olduğu bilinen siyahımsı bir çamuru da mevcut, özellikle kükürt ve çeşitli mineraller ihtiva eden çamurun romatizma , kemik ve deri hastalıklarına iyi geldiği söyleniyor.
Sahilde otururken göl tarafından gelen simsiyah insanları görmek mümkün tabi çamurlar kuruduktan sonra denize giripte bu siyah çamurlarını yıkıyorlar. Ben pek sevmedim bu çamuru biraz kokusu var sürmeyi pek tercih etmiyorum ama meraklısı çok gün boyu çamurlara bulanan insanları denizle tuz gölü arasında görmek mümkün.
KALEKÖY
Adada deniz kenarında tek yerleşim yeri burasıdır.1970'li yıllarda Kuzulimanı'na yeni iskele yapılıncaya kadar adanın ulaşımı buradan sağlanmış şimdilerde de balıkçı tekneleri, güzel lokantalar ve hediyelik eşyalar satan küçük dükkanlar mevcut gece hayatı bu ada da neredeyse sıfır bu adanın sessizliğini sadece kale köyde cafelerden yükselen canlı müzik sesleriyle bozuluyor. Bizde her geldiğimizde bir tur yaparız Kaleköyde bu seferde bizim afacanlar la gittik malum iki afacanla pek uzun sürmedi bu gezimiz.
LAZ KOYU
Laz koyu merkeze biraz uzak biz küçük bir ada turu yaptıktan sonra çam ormanlarını içinden çam havası alarak gittiğimiz bu kumsala kısa toprak bir yoldan ulaşılıyor ama ne yazık ki yüz kadar park yapmış araba gördüğümüzde gözlerimize inanamadık ben bütün ada da bu kadar araba görmedim nereden çıktı bu insanlar şaştık ve sadece fotoğraf çekerek denize girmeden buradan ayrıldık.
KAPIKAYA KOYU
Denizin dibindeki kapı gibi büyük ve düz kayalar olduğu için Kapıkaya denilmiş buraya biz gittiğimizde koskoca plajda on araba vardı ada böyle bir yer bazen öyle yerlere gidersiniz ki sadece siz olursunuz arabanızı görenler sizin bulunduğunuz yere gelmezler bizim gibi tenha yer arayanlar için biçilmiş kaftan. Burayı da çok sevdi bizim çocuklar . Adanın her yeri farklı bir deniz kimi kumsal kimi taşlı kimi çakıl isterseniz derin yeri tercih ederseniz isterseniz sığ havuz gibi nasıl severseniz oraya gidebilirsiniz.
Kapıkaya koyuna gelirken araba park ettiğimiz yerde ilginç bir evle karşılaştık fotoğrafını çekmek için gittiğimde buranın ev değil muhtemelen içerler deki bir otelin müşterilerine bu koyda şezlong ve şemsiye hizmeti verdiği çevrilmiş bir alan olduğunu gördüm. Uçağa binmek için kullanılan merdivenli kamyonun üzerine inşaa edilmiş dubleks prefabrik bir yapı. . Çok ilginç değilmi ?
ZEYTİNLİKÖY BARAJ
Dünyada kendi kendine tatlı su kaynakları yetebilen üç adadan biri.
ZEYTINLİ RUM KÖYÜ (Ayatodori)
Ada da bulunan hala yaşam süren beş Rum köyünden biri özellikle yazın ve dini bayramlarda oldukça hareketli ada merkezinden sonra insanları yoğun görebileceğiniz bir köy burası ilk girişte taş yolları ve güzel taş evleriyle dikkat çekiyor .
Rum kökenli vatandaşlarımız içinde önemli bir yer burası Ruhani liderleri Fener Rum Patriği 1. Bartholomeos'un doğum yeridir ayrıca evi de bu köyde bulunmaktadır.
Tabi ki Zeytinli köye gelmemizin başlıca sebeplerin den çok güzel manzarası, dibek kahvesi ve sakızlı muhallebisiydi. Daha önceleri geldiğimiz de lezzetli dibek kahvesinden içtik tabi ki bu senede geldiğimiz hem kahvesinden içmek hemde sakızlı muhallebi den yemek nasip oldu.
Zeytinliköy de otantik cafeler mevcut biraz gezdikten sonra bize göre manzarası çok güzel olan Garaj cafe yi tercih ettik.
Cennetin dünyada ki yansıması burası olsa gerek, manzarası bir harika bu adada ki köylerde yaşayan insanların uzun bir ömür sürmesinin sırrıda bu olsa gerek.
Bu köy yeni kurulan köylerden biridir. Çanakkale Biga ilçesinin baraj altında kalmasından dolayı köylülerin buraya iskan edilmesinden oluşmuştur. Merkeze ortalama 8 km. kadar aydıncık plajına çok yakın ve genelde deniz manzaralı olduğu için evlerini köy ahalisi sezonluk pansiyon olarakta vermektedirler. Köy halkı adaya ayak uydurmuş özellikle sebze meyve yetiştiriciliği arıcılık, hayvancılıkla ve şimdilerde pansiyonculukla uğraşmaktadırlar.
Yol boyunca küçük barakalarda halk yetiştirdikleri organik sebze ve meyveleri satıyorlar özellikle kavun ve karpuzlarının tadı enfes.
Yengemin de baba köyü Eşelek tevafuk bu ya onlar adadan yazlık aldıktan sonra buraya taşınmış...
Yol boyunca küçük barakalarda halk yetiştirdikleri organik sebze ve meyveleri satıyorlar özellikle kavun ve karpuzlarının tadı enfes.
Yengemin de baba köyü Eşelek tevafuk bu ya onlar adadan yazlık aldıktan sonra buraya taşınmış...
Adada serbest hayvancılık yapılmakta hiçbir yırtıcı hayvan olmadığı için özgür bir şekilde otlanıyor hayvanlar yani akşamları ağır benzeri yerlere dönmeden geceleri bile dağlarda kalıyorlar bu sebepten arabanızla giderken her yerde koyun ve keçileri görmeniz mümkün. Hayvanlarını üzerine yaptıkları boyalardan ayırıyor sahipleri her sürünün ayrı renk boyası var, özellikle dağlardaki kekikleri yedikleri için etleri ayrı bir lezzetli oluyor tabi .. Hayvancılığı geliştirmek için adaya canlı hayvan girişi de yasak .
CİTTASLOW SAKİN ŞEHİR GÖKÇEADA
İtalyanca Citta (Şehir) ve İngilizce Slow (Yavaş) kelimelerinden oluşan CittaSlow, SAKİN ŞEHİR anlamında kullanılmaktadır. Uluslararası CittaSlow ağı, küreselleşmenin şehirlerin dokusunu, sakinlerini ve yaşam biçimini standartlaştırmasını ve yerel özelliklerini ortadan kaldırmasını engellemek için Slow Food Hareketi’nden ortaya çıkmış bir kentler birliğidir. CittaSlow; küreselleşmenin yarattığı homojen mekanlardan biri olmak istemeyen, yerel kimliğini ve özelliklerini koruyarak dünya sahnesinde yer almak isteyen kasabaların ve kentlerin katıldığı uluslararası bir birliktir.
Polonya'nın Lidzbark Warminski kentinde 23 - 26 Haziran 2011 tarihleri arasında yapılan 2011 Sakin Şehirler Genel Kurulu'nda, Taraklı, Yenipazar ve Akyaka şehirleri ile birlikte Gökçeada CittaSlow uluslararası ağına dahil oldu. Gökçeada dünyanın ilk CittaSlow adası ilan edildi.
İnsanları çok samimi ve sevecen Rum ve Türk kökenli vatandaşlarımız barış içinde yaşadığı Ezan ve çan seslerinin göğe huzur içinde yükseldiği bir ada burası.
Gökçeada da konaklama sorunu da olmuyor ister otelde, ister motelde , plajlardaki bungalowlarda kalabilirsiniz, eski Rum taş evlerinden restore edilmiş butik otellerde tercihiniz olabilir yada ada sakinlerinin sezonluk kiraladıkları pansiyoları da hem fiyat açısından uygun hemde farklı bir seçenek sunuyor bizlere yada bizim gibi Reyhan Dedeniz, Aynur anneannemizin evine konuk olabilirsiniz.
Ama neyi tercih ederseniz edin mutlaka bu cennet adaya gitmenizi isterim.
Bu yazımızda paylaşmadığımız ve görmediğimiz yerleri keşfetmek için bir daha ki Gökçeada turumuzda görüşmek üzere..