Bütün bir yıl ''Ne kadar kaldı anne .'' diye sayıklamalarından sonra Gökçeada aşığı Yusuf Mert sonunda adaya kavuştu. Bu sene tatilimiz sadece bir haftaydı adada yeni yerler keşfedemedik önce gördüğümüz plajlara gidebildik ama geçen sene açılan Gökçeada Kent Müzesini gezdik dönüşte yolumuzun üzerin de olan Akbaş Şehitliği ve Tekirdağ Köftecisine uğradık onlarla ilgili yazımı da ilerleyen günlerde paylaşacağım.
KUZU LİMANI PLAJI
Adada bu sene çok çocuk vardı Yusuf Mert, Umut, Melek, Ege, Mehmet kuzenler çok eğlendiler sağ olsun Reyhan Dedeleri de çok ilgilendi onlarla mangallar yaptı gezdirdi hatta denize merdiven götürdü atlama platformu bile yaptı çocuklar eğlensin diye .
KALEKÖY
Adaya gelip te Kaleköy'e uğramadan olmaz tabi.Her geldiğimizde bir akşam mutlaka geliriz buraya. Sahil de çocukların gözdesi küçük bir eğlence merkezi, çocuk parkı, hediyelik eşya alabileceğiniz küçük dükkanlar, şirin kafeler ve lokantalar bulunuyor. AYDINCIK PLAJI SÖRF OKULU
Bana göre adada en güzel plaj, çocuklar da çok seviyor burayı .
Burada bulunan sörf okulu sayesine adeta denizde dans edercesine gösteri yapan sörfçüleri izleme fırsatı da buluyorsunuz.
Yusuf ve Umut Aydıncık plajının hemen arkasında olan Tuz gölündeki şifalı çamuru sürdüler kuruduk sonra denizde çamurlarını bir güzel yıkadılar.(Geleceklere bir not çamur çok kötü kokuyor sürerken bir daha düşünün. )
Bir hafta göz açıp kapayıncaya kadar bitiverdi Kuzen Umut'u ada da bırakıp bayramdan sonra başka gezmeler için sözleşip cennet Gökçeada ile vedalaştık...
İstanbulda'ki lezzet paylaşımlarımızdan üçüncü döner durağımız Meşhur Tarihi Karedeniz Dönercisi oldu. Gittiğimiz yerlerden konuşurken doğuştan gurme olan Emre ''Teyze Beşiktaş'taki Karadeniz Dönerede mutlaka gitmelisin.'' demişti, Zaten Et sever Yusuf sayesinde gittiğim her yerde lezzetli ve güvenli et yiyebileceğimiz yerleri önceden araştırır oldum. Bir Beşiktaş'a gittiğimizde aklımıza geldi uğradık ama ne yazık ki saat beşe gelmeden döner bitiyormuş sokak boş dükkan kapalı , başka bir güne erteledik döner tadımımızı.
Bir süre sonra Beşiktaşta ki Denizcilik müzesini gezdikten sonra uğrayalım dedik. Yanımızda Elif ablamız da vardı. Karadeniz Döner, Beşiktaş’ta kartal heykelinini sağ kanadının gösterdiği sokakta küçücük bir binada 1973’ten beri hizmet veriyor. Asım Usta hasta olmasına rağmen de işinin başında olmaya devam eden güler yüzlü bir adam . İstanbul'da döner denince ilk akla gelen yerlerin başında
geliyor burası .
Her gün sabah 100 kiloluk kuzu-dana eti karışık döner asılıyor ve saat 16:00 -17:00 oluncaya kadar bitiriliyormuş .
Bizde sokağa vardığımızda gözlerimize inanamadık saat üç civarıydı ama sıranın ucu bucağı yok, kalabalıktan sokaktan insanlar geçemiyordu.
Sıraya girelim mi girmeyelim mi derken sıranın sonuna ilişi verip bir yarım saat sıra bekledikten sonra nihayet sıra bize geldi ve artık dönerde iyice azalmıştı bizden sonra insanlara sıra beklememelerini çünkü döner bitti diye görevliler uyarıda bulunuyordu. Ben sırada beklerken içerden insaların çıktığını gördüm meherse üç katlı bir yermiş orası dolu olunca dışarıdaki taburelere oturuyormuşsunuz bizim çocuklara ''Siz gidin belki yer vardır dedim.'' Onlar önden gitti telefon ettiler içeride yer bulduk oturduk diye.
Biz pide yemek istedik bende dönerleri alıp çıktım. Katlar oldukça dar bir kaç masa var, en üst katta yer bulabilmiş bizim çocuklar.
En sonunda pide dönerimizi yedik lezzetliydi ama gittimiz üç dönerci arasında lezzet bakımından Şahin usta dönercisinin ardından ikinci sıraya yerini alabildi. Belkide döneri çok yağlı sevdiğim için Şahin ustanın yağları akan döneri o kadar lezzetli gelmiştir bana.
Hizmet güzeldi, bizim kattaki garson çok ilgili ve sıcak kanlıydı Yusuf'la şakalaşıp hasbihal ettiler. Gelelim fiyata, fiyatta da şahin usta kadar pahalı değildi bence lezzetine göre makul fiyatta bir döner. Beşiktaşa geldiğimizde eğer tercihimizi dönerden yana kullanırsak mutlaka burayı tercih edeceğimiz kesin. Sizlerde buralara gelirseniz lezzetli bir döner yemek için mutlaka buraya uğrayın derim. Afiyetle şifayla ...........
On beş yıl önce gelmiştim dostlarımla bu harika yerlere bu ikinci gidişim bu sefer yine can dostlarımla ve kuzucum Yusuf''umla gelmek nasip oldu ve istanbul'a dönerken yine tekrar ne zam gelirim diye düşünür buldum kendimi anlayacağınız buranın tozunu yutan gelmelere doyamıyor buralara. İlk gelişimizde geldiğimiz turu pek memnun kalmamıştık bu sefer gidişimizde Jolliy Turu tercih ettik .
TUZ GÖLÜ..
Yusuf'un arabadan çektiği Tuz gölü fotoğrafı
Turumuz Kayseri konaklamalı olduğu için bazı yerleri uğramadık Tuz gölüden geçtik ama duraklama yapmadık sadece arabanın camından baka bildik, Allahtan ilk turumuzda uğramıştık.
PAŞABAĞI VADİSİ (RAHİPLER VADİSİ)
İlk durağımız Paşabağı Vadisi oldu, Vadide Peri Bacalarının tüm çeşitlerini görebilirsiniz. Peri Bacalarının içlerinde kilise ve şapaller var eski zamanlarda rahiplerin inziva yeri olarak kullandıkları vadi bacalar arasında bulunan üzüm bağlarından da ismini aldığı benziyor. İlk geldiğimizde bu üzümlerden yemek nasip olmuştu ama ne yazık ki asmalar azalmış . Vadinin girişinde hediyelik eşya alacağımız ve yemek yiyeceğimiz yerler mevcut bizde gezi bitiminde buranın meşhur yumurtalı sütlü kabak çekirdeğinden ve Anadolu'nun doğal cipsi kavurga aldık. Gidecekler için buraya girmek ücretsiz...
GÖREME AÇIKHAVA MÜZESİ
Göreme Açık hava Müzesi, yüzyıllarca Hıristiyanlığa hizmet etmiş hatta manastır eğitim sisteminin başlatıldığı yer olarak kabul ediliyor. Kayaların içinde kiliseler, şapeller, yemekhaneler ve oturma mekânları oyulmuş ve bu yapıların içerisinde freskler İncil ve Hz. İsa’nın hayatından sahneleri resimlenmiş.
Göreme Açık Hava Müzesi’nde Kızlar ve Erkekler Manastırı, Aziz Basileus Kilisesi, Elmalı Kilise, Aziz Barbara Kilisesi, Yılanlı Kilise, Karanlık Kilise, Çarıklı Kilise ve Tokalı Kilise gezilebiliyor ayrıca kiliselerin yanı sıra Şapeller bulunuyor, Cami'nin küçüğüne nasıl Mescit deniyorsa Kilise'nin küçüğüne de Şapel deniyor.
Şapellerin içinde Kiliselerden farklı olarak mezarlar mevcut. önce gittiğimizde bu mezarlar kapalıydı restore edildiğinde ışıklandıma yapılmış ve çam çerçeveler içine alınmış bizde hemen foroğraflarını çektik biz fotoğraf çekerken hemen görevli müdahale etti meherse kapalı alanlarda da çekim yasakmış bizde çektiğimizi bari yayınlayalım dedik. Ayrıca buranın mistik bir havası ve tanımlayamadığımız bir koku da mevcut.
Burası 6 Aralık 1985 tarihinden itibaren doğal ve kültürel varlık olarak UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde yeralıyor.
Buraya girerken müze kartınız olması gerekiyor kartımın süresi dolduğu için bir yarım saat müze kart çıkartmak için bekledim çocuklar ve 65 üstü kişiler ücretsiz...
HANEDAN KERVANSARAY RESTORANT
İlk gün öğle yemeği için tur tarafından götürüldük mimarisi göz alıcı ve oldukça büyüktü.
ÇAVUŞİN ÇÖMLEK ATÖLYESİ AVANOS
Karnımızı doyurduktan sonraki durağımız çömlek atölyesi oldu burda ustalar tarafından kilden kullandığımız seramiklere yapım aşaması sizlere tatbiki olarak gösteriliyor hatta aranızdan isteyen birine çömlek yaptırılıyor daha sonra yaptığınız objenin fırınlanma, çizim, boyama ve sırlama aşamaları gösteriliyor. Bu kadar bilgilenmeden sonra bin bir çeşit ürünün arasına bırakılıyorsunuz, pazarlama da müthiş Gülay'cım buradan birkaç güveç aldı. Burası turumuzla bugünkü son durağımız oldu otelimize giriş yapmak için Kayseri'ye doğru yola çıktık.
Burası turumuzla bugünkü son durağımız oldu otelimize giriş yapmak için Kayseri'ye doğru yola çıktık.
KAYSERİ BENT OTEL
Kayseri yolları evleri o kadar düzenli geldi ki daha gezmeden çok sevdim buraları, Uzaktan gördüğümüz Erciyes dağının karlı yamaçları büyülüyor insanı doğa ve büyük şehir içi içe. Bir kırkbeş dakika kadar sonra otelimize ulaştık, oldukça temiz ve düzenli kaldığımız müddetçe çok memnun kaldık otelimizden.
SALASH CAFE
Akşam yemeğini aldıktan sonra isteyenler Türk Gecesine katıldı biz Kayseri'yi gezelim dedik ve buraya tayini çıkan işten arkadaşımızla görüştük bizi Kayseri'den sucuk pastırma alabileceğimiz yerlere götürdü buradan kızlarla alışveriş yaptık ve Talasta bulunan Osmanlı Sokağına gittik burası oldukça şirin Turistlik bir mekan kafeler var bu kafelerde çayınızı kahvenizi içip canlı müzik dinliyebiliyorsunuz. Ve bu günün sonu yorgun bir şekilde otelimize gidiyoruz. DEVAMI YAKINDA...........
Şubat ayında LegolandⓇ Discovery Center gezimizde Sea life ve Madame Tussauds Müzesinin biletlerini almıştık. İlk fırsat bulduğumuz hafta sonu Yusuf'umla tuttuk müzenin yollarını. Yazdık telefona navigasyona müzenin ismini hep önünden geçtiğimiz bir yermiş meğer . Bir heycanla girdik pek bir şey beklemiyordum hemen girip çıkacağız zannetmiştim ama ön yargılı olmamak lazımmış gerçekten çok zevk aldık ve eğlendik oğluşumla.
Yusuf daha önceden müzede olduğunu öğrendiği Atamızı çok görmek istiyordu zaten ilk te onu gördük resimler çekildik bol bol .
Bir an inanamıyorsunuz geçek insan gibiler sanki canlanıverecekler bir çırpıda , değişik bir müze oturup yanlarına fotoğraf çektiriyorsunuz, elleyebiliyorsunuz heykelleri sorun çıkmıyor diğer gezdiğimiz müzeler gibi değil özgürsünüz.
Fatih Sultan mehmet karşılıyor sedirinin üzerinde oturarak elinle çiçekle sizleri ilişiveriyorsunuz yanına bir fotoğrafla onla çekiliyorsunuz.
Ardından haşmetiyle Kanuni sultan süleyman ve büyük bir tevazuyla gönüller sultanı Mevlana'yı görüyorsunuz.
Birkaç Türk büyüğünü görerek geçiyoruz koridordan her bal mumu heykeli gördüğümüz de hayranlığımız bir kat daha artıyor gerçekten çok güzeller inanın her an birisi canlanacak hissine kapılıyorsunuz.
Çoğunlıkla yabancı ünlülerin misafir ettiğimiz bir hole çıktık ne yazık ki asırlık sanatçı ve alim olan Leonardo da Vinci'nin heykelini göremedik çünkü kendisi başka bir sergiye konuk olarak gitmiş.
Amadeus Wolfgang Mozart piyanosuna oturabiliyorsunuz.
Albert Einstein ziyaret ediyoruz...
Türkiye'nin ilk kadın pilotu, Sabiha Gökçen'i ziyaret ediyoruz...
Bu arada Muhammed Aliyle kısa bir maç yapıp. Rafael Nadal ve Mariya Şarapova'la tenis oynuyoruz.
Bir kaç heykelden sonra dünya çapında çeyrek asırlık müzenin mimarı Madame Marie Tussaud tanışıyoruz.
Müzik efsanelerinin önünden geçip MFÖ grubuna katılıp batari çalıyoruz...
Tom Cruise motosiklete binip ET'le bisikletle dolaşabilirsiniz...
Aslanlar arasında kral olup, korkunç yeşil dev Shrek'le fotoğraf çekilip, yakışıklı oyuncu Kıvanç Tatlıtuğ ve Kerem Bursin ve diğer bir çok ünlünün olduğu büyük bir alana geliyoruz.
Birkaç ünlü daha görüp müze gezimizin sonuna geliyoruz.
Genel olarak, bir Madame Tussauds balmumu figürünün uzmanlıkla şekillendirilmesi, kalıbının hazırlanması ve renklendirilmesi dört ay sürer; figürlerin her biri yaklaşık 300.000$ değerindedir.
Hayranlık la gezdiğimizi bu müzeyi sizinde en kısa zamanda gezmeniz dileğiyle..